Geleneksel sanatlar için “altın çağ” olarak nitelendirilen Kanuni Sultan Süleyman döneminden itibaren şehzadelerin bir zanaat öğrenmeleri gelenek halini almıştı.
Şehzadeler kendileri için tayin edilen lala gözetiminde askeri ve fenni ilimlerde kendilerini geliştirirken, işinin ehli bir sanatkâr tarafından da sanat alanında eğitilirlerdi. Kanuni kuyumcu, II. Bayezid icazetli bir hattattı. Keza II. Murat da hattattı. I. Selim tıpkı Kanuni gibi kuyumcu, yine II. Mahmud ve Abdülmecid de dönemlerinin en iyi hattatları arasındaydı.
Fatih Sultan Mehmet’in resme olan ilgisini, günümüze kadar gelen kendisine ait portrelerden biliyoruz. Fatih’in İtalya’dan davetle getirttiği ressam Gentine Bellini’den başlayarak Sultan Abdülaziz’in sarayda bizatihi görevlendirdiği Polonyalı ressam Stanislav Chlebowski’ye kadar Osmanlı padişahlarının konuğu olan yabancı ressamlar, sarayın resim koleksiyonunun oluşmasına katkı sağladılar. Yabancı ressamlar şehr-i İstanbul’da bulundukları süre içerisinde ayrıca resmin, bir sanat dalı olarak Türk topraklarında yerleşip gelişmesine de öncülük ettiler.
Bizzat uğraştığı sanatı, aynı zamanda diğer Osmanlı padişahları gibi destekleyen Abdülaziz’in de, İstanbul’da sanat hayatına Avrupalı bir etki katmak gayesiyle Fransız sanatçı Guillemet’nin Beyoğlu’nda bir resim atölyesi açması için teşvik ettiğini biliyoruz. Sanat tarihi uzmanı Şerifoğlu, Şeker Ahmet Paşa’nın da bu atölyenin öğrencileri arasında yer aldığını belirtiyor. Şerifoğlu, ayrıca Şeker Ahmet’in, ülkemizde gerçek anlamdaki ilk resim sergisini, 7 Nisan 1783 tarihinde açtığını kaydediyor.
İngiliz Mecmuaları Sultan Abdülaziz’i Yazdı
İngiliz Mecmuaları Sultan Abdülaziz’i Yazdı Sultan Abdülaziz’in sanat sevgisi belirttiğimiz üzere atalarından tevarüs etmiş. Türk ve Batı müziği formunda besteleri bulunan, hat sanatında da iyi olan Sultan Abdülaziz için resmin ayrı bir yeri vardı. Abdülaziz, Polonyalı ressam Stanislaw Chlebowski, Dolmabahçe’deki atölyesinde çalışırken ressamla yakından alâkadar olurdu. Hünkâr’ın, sipariş ettiği bazı kompozisyonların eskizlerini bizzat kendisi çizerdi. Ressamın, saraydan ayrılırken ülkesine götürdüğü bu eskizler, bugün halen Polonya’daki Ulusal Müze’de bulunuyor. Sultan Abdülaziz’in sarayda yakından takip ettiği yabancı ressamlardan biri de Rus Ayvazovski idi. Sultan’ın, Rus ressama sipariş ettiği kompozisyonlar için de eskizler çizdiği biliniyor.
Sanat tarihçisi Şerifoğlu, Sultan Abdülaziz’in, halen Krakow Ulusal Müzesi’nde bulunan desen defterinde, Hünkârın elinden çıkma 67 adet çizim ve 3 sayfa el yazısının mevcut olduğunu belirtiyor. Kırmızı mürekkep ile filigranlı kâğıda yapılmış olan çizimlerde, Sultan Abdülaziz’in serbest, hareketli ve akıcı el yazısı ile desenlerinin çizgileri arasındaki karakteristik benzerlik dikkat çekiyor. Genellikle yaptırmak istediği resimlerin kompozisyon eskizlerinden oluşan ve ağırlıkla gemi ve deniz savaşı çizimlerinin yer aldığı defter; 1865 yılında saray ressamlığına getirilmiş olan Polonyalı ressam Stanislaw Chlebowski’ye verilmiş. Defterin başında, eserlerin Sultan Abdülaziz’e ait olduğunu teyit eden iki mektup bulunuyor. Hünkâr’ın genellikle savaş ve gemi etütlerinin yer aldığı defterdeki çizimler, daha sonra kartonlara yapıştırılarak albüm haline getirilmiş. 1914 yılına kadar Chlebowski’nin ailesinde kalan defterin, daha sonra başkalarının eline geçtiği ve 1971 yılında da Krakov Ulusal Müzesi tarafından satın alındığı biliniyor.
Sultan Abdülaziz, Dolmabahçe Sarayı’nda kendisine bir atölye tahsis ettiği Polonyalı ressamla yakından ilgilenmiş, kimi zaman kompozisyonları üzerinde düzeltmeler yapmış ve savaş tablolarına ait eskizleri bizzat kendisi çizmiş. Tarihi şu anekdot, Sultan Abdülaziz’in resim sanatına olan yeteneğini ve yetkinliğini açıkça ortaya koyuyor: Bir gün Sultan Abdülaziz, sarayın Polonyalı ressamı Chlebowski’nin tablosundaki bir kompozisyona itiraz ederek çizgilerini düzeltir. Chlebowski, bu düzeltmeyi aykırı bularak, İstanbul’da bulunan Sokoloviski’ye şikâyet etmek için gösterir, ancak düzeltmenin halklı bir müdahale olduğu cevabını alınca, durumu kabul etmeye mecbur kalır. O tarihlerde yayımlanan İngiliz mecmualarında, Osmanlı Sultanı Abdülaziz’in sanatsal yeteneğini taltif eden yazılar yazılmış ve eskizlerin ancak çok iyi eğitim görmüş bir sanatçının çizimlerinden aşağı kalmadığı vurgulanmış. Kuşkusuz, Sultan Abdülaziz’in resim algısının hayli güçlü olmasında, iyi bir hattat oluşu etkiliydi. Sultan’ın, şehzadeliği döneminde hocaları Ques ve Schranz’dan aldığı resim derslerini de unutmamak lazım.