11. Şefik Bursalı (1903 – 1990) – Natürmort
Şefik Bursalı, Sanayi-i Nefise Mektebi’ni birincilikle bitirdi. Hocaları olan İbrahim Çallı, Hikmet Onat, Feyhaman Duran, Namık İsmail ve Avni Lifij’in kurduğu Türk Ressamlar Birliği’nin sergilerine henüz öğrenci iken davet edildi ve katıldı. 1930 yılında açılan Avrupa Konkuru’nu birincilikle kazandı. Sanatçının tutkuyla bağlı olduğu Bursa ile yaptığı yöresel gözlemleri aktardığı resimleri belge niteliği taşır. Şefik Bursalı kendisiyle Mayıs 1989’da, Bursa’da bulunduğu sırada, yapılan söyleşide resim konusunda şunları diyordu:
“Benim karakterimde, yaradılışımda tabiata karşı bir temayül (eğilim) var. Resmimi natüre, tabiata dayanarak yaparım. Bana sorarsanız, benim yaptığım natürmortu da kimse yapamaz. Ben tam 10 sene Akademi’de desen çizdim. 10 sene… Üç yılda talebeliğimi bitirmek lazımken, 10 sene çalıştım. Bunun yarısı talebelikte geçti. Yarısı da sanatkar gibi Çallı, Namık İsmail, Feyhaman Duran Bey, Ruhi Arel Bey ve Avni Lifij ile birlikte geçti.”
12. Namık İsmail (1890 – 1935) – Balıklar
İlk yağlıboya resmi olan bir sepet çiçek ve kesilmiş bir karpuz diliminden oluşan natürmortunu dönemin mutasarrıflarından Bekir Paşa’ya sunar ve bunun karşılığında Bekir Paşa tarafından ona bir tay armağan edilir. Ustalığını en iyi yansıtan konuların portreler ve manzaralar olduğu söylenebilir. 1921 tarihini taşıyan Balıklar tablosunda, sanatçı perspektifi kısa mesafeden, sağdan sola diyagonal almıştır. Yeşil-mavi tonlarındaki salata yaprakları, sağ alt köşede toplanan turpların kırmızısıyla kontrast oluşturmaktadır. Ressamın genellikle az kullandığı konturlar, balıkların alt ve üst sınırlarında, turpların ve salataların arasında, masanın çizgilerinde görülmektedir. Empresyonist etkili bu çalışmalar, dönemin diğer sanatçılarını özellikle İbrahim Çallı’nın natürmortlarını anımsatır niteliktedir.
13. Hikmet Onat (1882 – 1977) – Karpuzlu Natürmort
1914 Çallı kuşağı ressamlarından olan Hikmet Onat bu gruba mensup olan diğer sanatçılar gibi resim sanatımızın modernleşmesinde büyük emekleri olan ressamlardan biri olarak kabul edilmektedir. Hikmet Onat, natürmort ve portre türünde eserler vermiş olmakla beraber daha çok bir peyzaj ressamı olarak tanınmıştır. Deniz subay olduğu için denizi çok sevdiğini daima belirtmiş, dalgalı ve fırtınalı denizler hariç, denizi, durgun sahilleri, sahillerdeki her türlü tekneyi, kayıkları, yelkenlileri, sahile bağlı sandalları, mavnaları, balıkçı kayıklarını, yosunlu kayaları, ruha sükunet veren üstün bir sanat gücü ile resmetmiştir.
14. Fikret Mualla (1903 – 1967) – Natürmort
Cumhuriyet’in ilk kuşak ressamları arasında yer alan Fikret Mualla, yaşamının çoğunu geçirdiği Paris’te Türk resminin önemli bir temsilcisi olmuş ve yapıtlarıyla buranın sınırsız sanat ortamında kendini kabul ettirmiştir. Fikret Mualla’nın biçim bozma, keyfi renk kullanımı ve ifadeye dayalı sanat anlayışının biçimlenmesinde Fransa’da yaşadığı yıllarda gelişen ve savaşla birlikte doruğa ulaşan sanatsal yaklaşımların payı büyük olmuştur. Öte yandan Mualla, kendisinin de ifade ettiği gibi Matisse’in renklerinden etkilenmiştir. Ayrıca belki de ekonomik sıkıntılardan dolayı guvaş malzemeyi sık kullanması ve pastel çalışması onu Lautrec’e yakınlaştırmaktadır.
15. Feyhaman Duran (1886 – 1970) – Meyveler
Türk resim sanatında, portre sanatının ilk ve en önemli temsilcisidir. Özellikle Atatürk, İnönü tablolarıyla tanınır. O güne kadar fotoğraf büyütmesi anlayışıyla yapılan portreciliğe, sanat niteliği ve renk berraklığı getirerek Türk resmindeki yerini aldı. 1948-1950 arasında Deniz Müzesi’nin siparişiyle, fotoğraflardan yararlanarak tarihi kompozisyonlar üretti. Önceleri doğa görünümü ve natürmortlarındaki gözleme dayanmayan katı biçimciliği, giderek izlenimci etkide serbest fırça vuruşlarıyla kendini gösterdi.
16. Selim Turan (1915 – 1994 ) – İstanbul ve Natürmort
Cumhuriyetin ilk yıllarında Halkevleri her yıl çeşitli illere sanatçıları gönderip, resim ısmarlamaktadır. 1941 yılında Selim Turan da Muğla’ya gönderilir. Muğla’nın köy ve kasabalarını dolaşıp yöresel resimler yapar. 1947’de ise Fransız hükümetinden aldığı bursla Paris’e gider ve resim çalışmalarını çeşitli atölyelerde sürdürür. Paris’e gitmeden önce izlenimci ve kübik peyzaj ile toplumsal içerikli çalışmalar yapan Selim Turan, sonraları soyuta yöneldi. Uzun süre yaşadığı Batı sanatını ve gelenekleriyle, Anadolu kültürünü kaynaştırmayı başarmış, kaligrafiyi çağrıştıran plastik biçimlemeleriyle, sentezci bir yapıya ulaşmıştır.