Güzel Tablo

Osmanlı da Ahşap Sanatı

Gönderen Konu: Osmanlı da Ahşap Sanatı  (Okunma sayısı 2442 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı kardelen

  • Yönetici
  • *****
  • İleti: 4343
  • Puan 25
  • Cinsiyet: Bayan
Osmanlı da Ahşap Sanatı
« : 05 Ekim 2013, 20:39:17 »

Hem mimari öğelerde hem de dekoratif amaçlı eşyalarda
görülen ahşap sanatı, teknik ve üslup açısından en güzel
örneklerini Osmanlı döneminde vermiştir.



Ahşap işçiliği, İslam sanatında diğer sanat kollarına paralel
bir gelişme gösteren ve çeşitli dönemlerde birçok bölgesel
etkileri de içine alarak zenginleşen bir çeşitlilik gösterir.


Bazen mimaride sütun ve sütun başlığı, kiriş gibi taşıyıcı bir öğe;
bazen kapı ve pencere kanatları, mihrap, minber, tavan göbeği,
balkon korkuluğu gibi dekoratif amaçlı yapı elemanları ya da rahle,
Kur’an ve cüz mahfazası, çekmece, kavukluk, çeyiz sandığı,
sehpa gibi mobilya ve aksesuvar olarak karşımıza çıkar.





ZENGİN SENTEZ


Ahşap ustaları zanaatkar zümresi altında ‘neccar’ olarak
adlandırılırdı. Bu zanaatkarlar, özellikle Anadolu’da yapı
tasarımına bağlı olarak gelişen ahşap süsleme tekniklerini
büyük bir ustalıkla her çeşit ağaca uygulamışlardır.


Ahşap ustalarının ağaç türlerini iyi tanıdıkları, kullandıkları yer
ve tekniklere en uygun malzemeyi seçtikleri, ahşabın dayanıksız
bir malzeme olmasına karşın günümüze gelebilen eserlerden
anlaşılmaktadır. Teknik ve işlenişe uygun olarak tercih edilen
hammaddeler ceviz, elma, armut, sedir, meşe, abanoz
ve gül ağacıdır.


İslam sanatının ilk evresi olan Emevi ve Abbasi döneminde
(7-10. yüzyıl) genel anlamda derleyici bir ifade görülür.
Türklerin Anadolu’ya beraberlerinde getirdikleri teknik ve
üslupların yerli bezeme kaynakları ile kaynaşarak yeni bir sentez
oluşturmasıyla ahşap işçiliği özellikle Anadolu Selçuklu döneminde,
nitelik ve nicelik açısından en olgun dönemine ulaşır. Bu dönemin
ahşap süsleme sanatında bitkisel, geometrik, yazı ve az da olsa
figür tasvirlerinden oluşan zengin bir süsleme üslubu görülür.
Anadolu Selçuklu ahşap işçiliğinde rumî dal ve kıvrımlar arasındaki
palmet ve yarım palmet motifleri ile sülüs yazının sıklıkla
kullanıldığı bezeme üslubuna en uygun ve en çok
kullanılan teknik ‘oyma tekniği’dir.


Selçuklu ahşap işçiliğinde, geometrik desenlerden oluşan
bezeme de önemli bir yer tutar. Özellikle kapı, pencere kanatları,
minber ve aynalıklar gibi geniş yüzeylerde ‘kündekâri tekniği’
uygulanır. Sekizgen, baklava ve yıldız formunda kesilip hazırlanan
ahşap parçaların, düzgün kesilmiş oluklu çıtalarla iç içe
geçirilerek çatılması, bağlanmasıyla meydana getirilir.




OSMANLI’NIN SANAT ÜSLUPLARI

14. yüzyılda Anadolu’da giderek hakimiyet kazanan Beylikler
dönemi, Osmanlı sanatına bir geçiştir. Selçuklu ve Beylikler
döneminde özellikle mihrap, cami kapısı, kapı ve pencere
kanatları gibi mimari elemanlarda kullanılan ahşap işçiliği,
Osmanlı döneminde çok daha geniş bir uygulama alanı kazanır.
15. yüzyılda Fatih Sultan Mehmed tarafından Edirne’de temelleri
atılan ve 15. yüzyılın sonlarında Sultan II. Bayezid döneminde
Topkapı Sarayı’nda tamamlanan Ehl-i Hiref ve Hassa Mimarları
Ocağı gibi meslek örgütlenmesi Osmanlı ahşap işçiliğinin sanat
üsluplarının belirlenmesinde etkili olur.



Yapı faaliyetlerini yürütmek ve denetlemekle görevli
Hassa Mimarlar Ocağı’nda yetişen Mimar Sinan’ın mimarlıktan
önce marangozluk, Mehmed Ağa’nın ve Dalgıç
Ahmed Çavuş’un sedefkârlık öğrendiği düşünülürse
Osmanlı sanatında ahşap işçiliğine verilen önem daha iyi anlaşılır.

Ahşap işçiliğinin üslup ve teknik açıdan en güzel ve görkemli
örneklerini 16. ve 17. yüzyılda görmekteyiz. Selçuklu geleneğinde
sürdürülen rumî-palmet ve kıvrım dal kompozisyonlarından
oluşan girift bitkisel bezemeye hatayi ve diğer naturalist üsluplu
çiçek motiflerinin de katılmasıyla zengin bir düzenleme ortaya
çıkar. O zamana kadar çini ve kumaş desenlerinde görmeye
alışkın olduğumuz Uzakdoğu etkili çintemani ve Çin bulutu
motiflerinin bu kez ağaç işçiliği üzerinde görülmesi ilginçtir.

Yine bu dönemde daha geniş yüzeylere uygulanan kündekâri
tekniğinin yanında küçük ölçekli ahşap eşyada kakma tekniği
kullanılmaya başlanır.

‘Tarsi’ olarak da adlandırılan bu teknikte, ahşabın üzerine ince
bir kalemle çizilen desene göre açılan yuvalara, yine desene
uygun hazırlanıp kesilen sedef, fildişi, bağa, abanoz veya gümüş
teller gömülür veya yapıştırılır.

Çevrimdışı kardelen

  • Yönetici
  • *****
  • İleti: 4343
  • Puan 25
  • Cinsiyet: Bayan
Ynt: Osmanlı da Ahşap Sanatı
« Yanıtla #1 : 05 Ekim 2013, 20:40:18 »



ZARİF VE RENKLİ BİR TEKNİK: EDİRNEKÂRİ

17. ve 18. yüzyıl Osmanlı ahşap işçiliğinde lake tekniğiyle
yapılan eşyalar dikkat çeker. Özellikle Edirne’de çokça örneklerine
rastlanan bu teknik, bu yüzden ‘Edirnekâri’ olarak da tanımlanır.
Ahşap dışında mukavva ve deri üzerine de yapılan bu tekniğin
uygulanması zahmetli ve özen isteyen bir iştir. İşlenecek malzemenin
üstündeki pürüzler giderildikten sonra yüzeyin boyaları emmemesi
için bir kat vernik sürülür. Kuruduktan sonra üzerine altın yaldız
ya da çeşitli renkte boyalarla süsleme yapılır. Boyalar kuruduktan
sonra üzerine tekrar vernik sürülür; bu işlem birkaç kez tekrarlanır.



19. yüzyıl ortalarında Fransız saraylarında mimari süsleme
stili olarak doğan Rokoko üslubu, Türk Rokokosu adıyla
Osmanlı sanatının her kolunda olduğu gibi ahşap işçiliğinde de
etkisini gösterir.

Küçük el sanatı ürünlerinde klasik Osmanlı bezeme motifleri
yerini, vazo içinde natüralist çalışılmış çiçek buketlerine,
akantus yapraklarına, C ve S kıvrımlı dallara, fiyonk ve
kurdelalara bırakır.



Doğaya karşı zayıf düşen ahşap eserlerin çoğu ne yazık ki
günümüze kadar gelememiştir. Yine de, 8. yüzyıldan 19.
yüzyıl sonuna kadar ağaç işçiliğinin en güzel örneklerini
Türk İslam Eserleri Müzesi’nde görebilirsiniz.
alıntı..

 

Her hakkı saklıdır - Forumda yazılan mesajlarla ilgili sorumluluk yazarlarına aittir.
Güzel Tablo

İnternetteki en güzel tablo ve resimleri bulabileceğiniz kaynak - güzel yağlı boya tablo