Güzel Tablo

Osmanlı'da Oryantalizm

Gönderen Konu: Osmanlı'da Oryantalizm  (Okunma sayısı 2112 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı kardelen

  • Yönetici
  • *****
  • İleti: 4343
  • Puan 25
  • Cinsiyet: Bayan
Osmanlı'da Oryantalizm
« : 05 Şubat 2014, 19:51:43 »
  Osmanlı'da Oryantalizm

Oryantalizm 19 yy ‘da gelişen ve doğu insanlarının dinlerinin, dillerinin ve tarihlerinin incelenmesi anlamına gelen bilim dalıdır. Batı resim sanatında ortaya çıkan akımlar arasında en çok Türk resmini ilgilendireni şüphesiz Oryantalizm akımıdır. Oryantalist akımın başlangıcı, 18, yüzyıl siyasi konjonktürü ile doğrudan ilgilidir. Osmanlı bünyesindeki bozulmanın en ileri düzeye ulaştığı bu dönem, aynı zamanda bu bozulma ve geri kalmışlığa çarelerin de arandığı bir dönemdir. Bu çarelerin en başında şüphesiz dışa açılma ve modernleşme çabaları gelmektedir
Osmanlı sanatçısı Doğu resim anlayışından Batı’nınkine geçerken bir takım aşamalar da geçirmişti. Batı resminin kendine özgü olan derinlik, uzaklık, gölgeleme, tonlama, kütle, hareket gibi nitelikleri Osmanlıda birbirinden bağımsız olarak uygulanmış ancak 19.yüzyılın ikinci yarısında Batı resminin kuralları tümüyle ele alınmış ve tuval üzerine yağlıboya tekniğinde tablolar yapılmıştı.
19.yüzyılın ikinci yarısında saray çevresinde Batılı ressamlar açısından da önemli bir hareket vardı. Bu sanatçılardan kimileri de saraya kabul edilerek resimlerini sultana sunabilme olanağı bulmuşlardı. Sultan Abdülaziz’in sanatçı kişiliğinin de etkisiyle 1865–1875 yılları arasında saraya yabancı ressamlar davet edilmişti. Abdülmecid ve Abdülaziz, gelecek vadeden Türk ressamları kuşağına verdikleri desteğin yanı sıra, yabancı ressamlara da büyük ilgi göstermişlerdir. Bu yabancı ressamların Türk resminin gelişimine sağladıkları katkı üslup olarak değilse bile resme olan ilginin gelişimi kapsamında dikkate değerdir. III: Selim döneminde gelen Melling, Hilair, Allom, Bartlett, Antoine de Favray, van Mour gibi ressamlar, İstanbul manzaraları resmetmişler ve Boğaziçi Ressamları olarak anılmışlardır. Ancak gelen ressamlar arasında bazıları İstanbul'a olan tutkuları veya Türk resmine sağladıkları katkılarla diğerlerinden ayrılırlar. Amedeo Preziosi (1816- 1882) ve Leonardo de Mango (1843- 1930) İstanbul'a yerleşip hayatlarının sonuna kadar bu kentte yaşamışlardır. Aivazovsky (1817- 1900), resimlerinde büyük bir tutkuyla sevdiği İstanbul'u defalarca kez ele almış, şehre birçok kez gelmiştir. Guillemet (1827- 1878), 1874 yılında İstanbul'da bir özel desen ve resim akademisi kurması ile önem kazanır. İtalyan ressam Zonaro (1854- 1929), İstanbul'da çok sayıda resim üretmiştirAynı şekilde Türk ressamlarının da Avrupa’da, özellikle Paris’te sanat hayatına katılımlarıyla Türk resminin de gelişiminde önemli bir pay sahibiydi. Saraya davet edilerek veya kendini davet ettirerek çalışmalar yapan ressamların çokluğu iki sonuç verir. Birincisi Avrupa’da Oryantalizm modasının sürmesi, ikincisi ise bu modanın teşviki ile daha fazla sanatçının oryantalist resim pazarından pay almak amacıyla Doğu’ya yönelmesini sağlardı Oryantalim akımının Türk resmine üslup anlamında kattığı çok fazla değer olmadığı kanaati yaygındır. Ancak, Osmanlı topraklarında eser veren bu büyük ustaların teknikleri ve oluşturdukları sanat talebi, çağdaş Türk resminin ilk kuşağının da yolunu açmakta etkili olmuştur. Osman Hamdi Bey, Şeker Ahmet Paşa, Süleyman Seyyid, Halil Paşa ve Hoca Ali Rıza; ortaya koydukları büyük performansa fırsat tanıyan saray desteğini, kısmen de olsa bu sanatçıların çalışmalarına borçludurlar.
Özellikle Osman Hamdi Bey, büyük bir oryantalist ressam olarak sayılabilir. Yabancı oryantalistlerin, doğu kültürlerine karşı yetersiz izlenimleriyle ortaya koydukları eserler, bir anlamda kültürel bir hatalar zinciri de içermekteydiler. Hamam sahneleri ve cariyelerle dolu birçok oryantal resim tuvali, aslında gerçeklerden oldukça uzak kompozisyonlar sunmaktaydı. Böyle bir akımın dış dünyadaki etkilerini hesaba katarak, bunun bir fırsat olarak değerlendirilebileceği aşikârdır. Osman Hamdi, tuvallerinde resmettiği kompozisyonlarında derin bir Doğu gerçeği ortaya koymuştur. Yüzyıllarca dünyaya hükmetmiş olan ve günün batı medeniyetinin kaynağını teşkil eden bütün değerlerin oryantalist olduğu gerçeğini dünyanın yüzüne vurmuştur bir anlamda. Çünkü onun tuvallerinde sürekli düşünce ve üretim sahneleri yer alır. Çalışan insanlar, düşünen insanlar, iletişim halinde olan sıcak figürler. Bu figüratif canlılık ve gerçeklik, Batı dünyasına adeta şu mesajı vermektedir: Bu coğrafyanın içkin değerleri bildiğiniz ve resmettiğiniz gibi değildir. Buraya gelerek İstanbul’un mesire yerlerinde gönül eğlendirirken yaptığınız tablolar, bizim ağaçlarımız ve göllerimizdir. Benzerleri İsviçre’de de görülebilir. Oysa ki bizde kaplumbağa terbiyecileri var, ve işte bu da onun resmidir. Bilgi, bilgelik ve sabır... İşte Doğu.
Oryantalist ressamların konuları genel olarak figürlü kompozisyonlar ve manzaralar olmak üzere iki grupta toplanır: birinci grup Müslüman doğunun yansıtıldığı Figürlü kompozisyonlar, savaş ve av konuları, erotik havalı harem, hamam ve dans sahneleri, kent içinde ya da iç mekânda geçen günlük yaşam görünümleri, yerel giysi ve tiplerin tanıtıldığı kıyafet albümleri, portreler, İslam diniyle ilgili ibadet sahneleri ve kutsal toprakların fon olduğu İncil ve Tevrat öyküleridir. İkinci grubu oluşturan manzaralarda ise arkeolojik alanlar, anıtlar ve İslam mimarlığı etkisindeki kent görünümleri işlenmiştir. Bu resimlerde bir üslup birliğinden söz edilmese de oryantalist ressamların pek çoğu genelde dönemlerin akademik tarzında çalışmaktaydı; dolayısıyla bu resimlerin büyük bir bölümü akademizm gözden düşünce önemini yitirmiş ve ancak 1970’lerden bu yana yeniden ilgi odağı olmuştur. Oryantalist ikonografyada kadın ve kadına ilişkin resimler önemli bir yer tutar. Bu, büyük ölçüde 'harem' olgusuna bağlıdır ve gerek Oryantalist edebiyatı, gerekse Oryantalist resmi biçimlendiren en önemli öğelerden biri, 'harem' fantezisidir. Müslüman ülkelerde saray ve konakların kadınlara ait olan bölümüne verilen Harem adı, Arapça 'girilmesi yasak olan, kutsal olan yer' anlamlarına gelir. İşte bu yasaklama ve onun getirdiği bilinmezlik, haremi, özellikle de saray haremini, batılıların gözünde Doğu'nun en çekici mekânı haline getirmiştir Görülmektedir ki, Osman Hamdi Bey önemli resimlerinde sanatını öğrendiği Batılı ustalarını aşarak resim bilgisi ve becerisi ile kendi yaşam öyküsünü ve devrinin ruhunu aktarmayı amaçlamış ve bunu da belli ölçülerde başarmıştır. Ündeki ithaflar, imzalar ve tarihler ressamın diğer yapıtlarının çözümlenmesinde anahtar görevi yapacak değerdedirler. Batı kültürünü özümsemiş ve özel yaşamında yeğlemiş bir kimliğin, içerisinde yaşadığı Osmanlı toplumu ile ruh ve düşünce çatışmalarını dile getirebilmek için geliştirdiği "ikonografi" ise, hem incelikleri, hem de Osmanlı toplumunun en kritik dönemlerinden birisine ayna tutması, hem de Türk Resminde bu anlamda başka bir örneğin bulunmaması nedeniyle önemsenmesi gereken bir olgudur.

 

Her hakkı saklıdır - Forumda yazılan mesajlarla ilgili sorumluluk yazarlarına aittir.
Güzel Tablo

İnternetteki en güzel tablo ve resimleri bulabileceğiniz kaynak - güzel yağlı boya tablo