Güzel Tablo

Ünlü Türk ressamlar ve hayatları

Gönderen Konu: Ünlü Türk ressamlar ve hayatları  (Okunma sayısı 10856 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı kardelen

  • Yönetici
  • *****
  • İleti: 4343
  • Puan 25
  • Cinsiyet: Bayan
Ünlü Türk ressamlar ve hayatları
« : 22 Temmuz 2013, 00:03:39 »
Ünlü Türk ressamlar ve hayatları
İbrahim Çallı
13 Temmuz 1882’de, Denizli’nin Çal kasabasında doğdu. Çal’da rüştiyeyi, İzmir’de de Mülki İdadisi’ni bitiren Çallı’yı ailesi hayatını kazanması için İstanbul’a gönderdi. Ama Çallı’nın içinde çocukluğundan beri resim tutkusu vardı. Ailesinin isteği dışında böylece resim yapmaya başladı. İstanbul’da kaldığı handaki Vefa idadisi öğrencilerinin resim dersleri aldıklarını duyunca, o da onların arasına katıldı. Ancak İstanbul’da maddi olarak sıkıntı içindeydi. Bu yüzden ‘Arzuhalcilik’ daha sonra ise ‘Katiplik’ gibi çeşitli işlerde çalıştı.

Çarşıkapı’da resim yapan Ermeni asıllı bir ressamla tanışması ve ondan kurs alması da bu dönemlere rastlamaktadır. Bir rivayete göre; Şeker Ahmet Paşa’nın önerisi ile bir başka rivayete göre de Ermeni ressamın yanına gelen bir ressamın tavsiyesiyle, Sanayi-i Nefise Mektebi’ne kaydoldu. Burada klasik tarzda bir eğitim aldı. Ancak, Meşrutiyet çağının bir genci olarak, atılımcı kişiliğini genç arkadaşlarıyla birlikte oluşturduğu Osmanlı Ressamlar Cemiyeti’nin etkinlikleriyle ifade eden sanatçı, yenilikçi kişiliğini kısa sürede farklı bir resim diline ulaştıracaktı. Köy kökenli bir ressam olmasıyla da, saraylı ailelerin ressam çocuklarından sonra Türk resmi için bir yenilikti.

Çallı bir yandan katiplik yaparken bir yandan da akademideki öğrenimini üç yıl gibi kısa bir sürede tamamladı. 1914 yılında ise ‘Çıplak Adam’ ve ‘Harekat Ordusunun Muhafız Alayı’ndan Maksut Çavuş’ adlı tablolarıyla Maarif Vekaleti’inn düzenlediği yarışmada birinci olarak Fransa’da öğrenim bursu kazandı. Böylece Fransa’ya gönderilen Çallı, Paris Güzel Sanatlar Okulu’nda Fernand Cormon’un atölyesinde çalıştı. Burada hocasının ve devrin sanat yapıtlarındaki izlenimci üslubundan çok etkilendi. Bu dönemde, izlenimcilik Paris’te müzelere girmiş, sanat kamuoyunda benimsenmiş bir akımdı. Avrupalı genç ressamlar gibi burada öğrenim gören Türk ressamları da izlenimciliğe ilgi duymaya başlamışlardı.

Dört yıl sonra Birinci Dünya Savaşı’nın da yaklaşmasıyla yurda dönen Çallı, Şişli’de açılan Harbiye Nezareti atölyesinde çalışmaya başladı. Müttefik ülkelere Türk toplumunun değişen yüzünü sanat yoluyla aktarmak amacıyla gerçekleştirilen bu etkinlik sırasında birçok sanatçı, Şişli’deki ahşap bir atölyede gece gündüz savaş konulu resimler üretmişler ve bunlar daha sonra Viyana ve İstanbul’da sergilenmişlerdi.Serginin 1917 yılındaki İstanbul ayağında, Sanayii Nefise Madalyası kazanan ressam, sergiye ”Boğalı Kadın”, ”Topçu Mevzi Alırken”, ”Yaralı”, ”Siperde Sabah”, ”Çadır Önünde” adlı resimleriyle katıldı.

Birinci Dünya Savaşı’nın patlak verdiği yıllarda, Sanayi-i Nefise Mektebi’ne öğretmen olarak atandı. Fransız izlenimciliğini Türk resmine taşıdığı gibi bambaşka bir yol çizerek Türk resmini klasik öğretilerin sınırlarından çıkarıp yeni bir doğa ve figür anlayışı getirdi. O zamana kadar fotoğraftan yapılan manzara resimleri ve natürmortlar, Çallı’yla birlikte doğanın karşısına geçilerek yapılmaya başlandı. Türk resminde üsluba getirdiği yenilik dışında sanat anlayışına ve sanatçı hayatına da yeni bir bakış açısı getirmiştir. 1947 yılında emekli olan Çallı, 22 Mayıs 1960 yılında mide kanaması sonucu vefat etti.

Eserlerinden bazıları: Cami Avlusu, Mevleviler, Dikiş Diken Kadın, Hatay, İstiklâl Savaşında Zeybekler, Türk Topçularının Mevzie Girişi, Nü, Balıkçı Kayığı, Çayır ve Keçiler, Manolyalar, Atatürk, İsmet İnönü ve Yahya Kemal Beyatlı portreleridir.

Şeker Ahmet Paşa
Ünlü ressamlarımızdan, İstanbul da doğmuştur. Tıp öğrenimini yarıda bırakmış ve resim öğretmen yardımcısı olmuştur. 1861 yılında Abdülaziz tarafından resim öğrenimi için Parise gönderilmiştir. Pariste ünlü ressamların atölyelerinde çalışmıştır. İstanbul a dönüşünde, yüzbaşılıkla askerliğe girmiş, Tıbbiye resin öğretmenliğini üzerine almış ve padişaha yaver olmuştur. 1888 tarihinde de rütbesi ferikliğe yükseltilmiştir. Çoklukla natürmort denilen cansız tabiat, meyve ve eşya resimleri yapmıştır

Osman Hamdi Bey
1860′da hukuk öğrenimi için Paris’e gitti. Hukuk öğreniminin yanı sıra o dönemim ünlü ressamlarının atölyelerinde çıraklık yaparak iyi de bir resim eğitimi aldı. 1869 yılında Bağdat Yabancı İşler Müdürlüğü”ne atandı. 1871′de İstanbul’a geri dönünce sarayda çalıştı. 1881′de Müze-i Hümayun (İmparatorluk Müzesi)’a atandı. Bu görevi ile Türk müzeciliğinin parlak dönemleri başladı. 1883 yılında Güzel Sanatlar Akademisi Sanayi-i Nefise Mekteb-i Alisi’ni ve İstanbul Arkeoloji Müzesi’ni kurdu ve müdürlüklerini üstlendi. 1884′te o güne kadar hiç gündeme gelmemiş olan ve çokça kayıp verilmiş olunan bir zaafı, antik eserlerin yurt dışına çıkarılmasını yasaklayan Asr-ı Atîka Nizamnâmesini çıkarttırark yürürlüğe soktu. Osman Hamdi Bey, Nemrut Dağı, Lagina Tapınağı ve Sayda’da arkeolojik kazılar gerçekleştirdi. Sayda’da yaptığı kazılarda bulduğu, arkeoloji dünyasının başyapıtlarından sayılan, aralarında İskender Lahiti’nin de bulunduğu bir takım antik eserler çıkardı. Burada bulunan eserler bugün Osman Hamdi Bey’in bulmuş olduğu birçok eser gibi, kendisinin temellerini attırdığı İstanbul Arkeoloji Müzesi’nde sergilend
alıntı..

Çevrimdışı mavi

  • Genel Moderatör
  • *****
  • İleti: 166
  • Puan 25
  • Cinsiyet: Bay
Ynt: Ünlü Türk ressamlar ve hayatları
« Yanıtla #1 : 22 Temmuz 2013, 01:53:33 »
Tesekkurler  ;D
İşte geldim burdayım ben bu işte ustayım...

 

Her hakkı saklıdır - Forumda yazılan mesajlarla ilgili sorumluluk yazarlarına aittir.
Güzel Tablo

İnternetteki en güzel tablo ve resimleri bulabileceğiniz kaynak - güzel yağlı boya tablo